Kendime sık sık şu soruyu sorarım:
Sevgi sadece vermek midir, yoksa almak da mı gerekir?
Acaba tek taraflı bir çaba mıdır sevgi?
Biri sürekli fedakârlık ederken, diğerinin durup izlediği bir süreç mi?
Ve bir noktadan sonra, bu fedakârlığın bir eziyete dönüşmesi kaçınılmaz mıdır?
İnsanlarda gözlemlediğim kadarıyla;
Sevgi çoğu zaman, katlanmak, tahammül etmek, adanmak ve hatta bu uğurda benliğini geri plana atmak gibi ağır yükler doğurabiliyor.
Kendinizi memnun etmekten çok, başkasını memnun etmeye odaklandığınızda;
Ne istediğinizi unuttuğunuzda,
Zamanla tükenmiş hissediyorsunuz.
Oysa gerçek sevgi karşılıklı bir emektir.
Sevgi, parmak izi kadar özgün; ama yarattığı etkiler açısından evrensel bir duygudur.
Sevgi kendiliğinden oluşmaz; öğrenilir.
Sevgisizlik de öğrenilmiş bir davranış olabilir,
Ancak "Ben sevmeyi seçiyorum" diyebilmek, kişinin içsel motivasyonunu ortaya koyar.
Sevgi için sadece duygu değil; bilgi, emek, düşünce disiplini ve uygulama gerekir.
Bir insan, kendi huzurunu önemserken, karşısındaki insanın huzuruna da saygı duymayı öğrenmelidir.
Sevgi, kusurların üzerine perde çekmek değil; onları kabul ederek birlikte dönüştürebilmektir.
Gerçek sevgi; emeğinizle büyüyen eşsiz bir mutluluk, güven ve huzur hissi bırakır ardında.
Sevgi,
“Ben bunu istiyorum” derken,
“Senin isteğine de saygı duyuyorum” diyebilmektir.
Karşılıklı hoşgörü, çaba, emek ve farkındalık gerektirir.
İnsanların birbirini kullanarak değil, birbirini anlayarak ve birlikte öğrenerek sevgilerini büyüttüğü bir hayat mümkündür.
Çünkü mutluluk; sadece aldığınızda değil, verebildiğinizde de yaşanır.
Sevgi, “Seni seviyorum” demek değildir.
“Seviyorum”un anlamını bilmektir.
Sevgi, inşa edilebilen bir deneyimdir.
Vesselam…
