Faruk Habiboğlu
Köşe Yazarı
Faruk Habiboğlu
 

FEODALİTENİN BAŞKENTİ

İstanbul'da yaşıyorum. Nadiren Urfa'ya gidiyorum. İki buçuk yıl sonra memlekete gelince düşündüklerim:   Urfa sosyolojik olarak dinamik bir şehir, kültürel ve politik nedenlerle çok hızlı bir nüfus artışı var. Evet bunun bir bölümü doğal doğum hızı diğeri yoğun nüfus çekmesi. Ve tabi bu dinamiz sonucu normalin üstünde artan hizmet ihtiyacı. En başta eğitim (okullaşma ve nitelikli eğitim) sonra istihdam ve üretim peşisıra sosyal-kültürel hizmetler. Ve bunlarla birlikte kentsel, fiziksel gereksinimler. Evet dinamizm büyümeyi doğurmakta; kent nüfusal ve fiziksel olarak hızla irileşiyor, büyüyor. Burada hemen belirtmek lazım, kent aynı hızda ve oranda kalkınıyor mu? Keşke evet diyebilsek! Merkezi ve yerel yönetimler fiziksel büyümeye şehrin dinamizminin hızından daha yavaş bir şekilde katkı sağlıyor. Aslında günü ve görüntüyü kurtarıyor denebilir. Şehir büyüyor ama şehirlilik geriliyor! Bu kentin yalın gerçeği feodalite! Kısaca köylülük, köylü zihniyet, kaba güç ve biatçı düşünce. Acaba resmi otorite bunun böyle olmasını mı istiyor diye aklıma gelmiyor değil. Öyle ya, özgür bir topluluğu mu yoksa bir iki ağa, kanaat önderi vb kişiyi mi siyasal olarak kontrol etmek, kontrol altında tutmak, hangisi daha kolay?! Neyse, Urfa GAP nedeniyle de bir cazibe merkezi. İnsanlar ekonomik gerekçelerle de kırsaldan şehre akıyor. Ama GAP projesi hedefinden, amacından uzaklaştırılalı çok yıllar oldu. Tarım planlaması yok, tarıma dayalı sanayi projeleri yok, hayvancılık desen o hiç yok. Zaten GAP'ın belki de en önemli hedefi olan sosyal-kültürel değişim ve dönüşüm planlaması hiç gündeme bile getirilmedi. Halbuki bölgenin geniş, verimli topraklarına Anadolu'nun topraksız köylüleri getirilerek toplumsal kaynaşma (ve böylece terörün istismar ortamını zayıflatma) ve beraberinde kültürel birleşme sağlanacaktı...   Urfa garip bir şehir. Emsaline ülkemizde hatta dünyada az rastlanır bir yığın zenginliğin, mirasın üstünde kurulu. Her bir özelliği tek başına şehri de yakın bölgesini de kalkındıracak, iyileştirecek değerde. Mesela Urfa, peygamberler şehri olarak bütün dinlerin ilgi göstereceği inanç turizmi merkezi olabilirdi. Göbeklitepe ile arkeoloji ve tarih turizminin başkenti olabilirdi. Tarımı ile bütün Ortadoğu'yu besleyen bir tarım bölgesi olabilirdi. Gerisini siz sayın...   Ama sanki gizli bir el Urfamızı sadece feodalitenin başkenti yapmakta ısrarlı; başarmış da zaten.   Neyse, isot ve ciğer kebabı muhabbeti daha ilgi çekici lo...
Ekleme Tarihi: 01 Haziran 2022 - Çarşamba

FEODALİTENİN BAŞKENTİ

İstanbul'da yaşıyorum. Nadiren Urfa'ya gidiyorum. İki buçuk yıl sonra memlekete gelince düşündüklerim:

 

Urfa sosyolojik olarak dinamik bir şehir, kültürel ve politik nedenlerle çok hızlı bir nüfus artışı var. Evet bunun bir bölümü doğal doğum hızı diğeri yoğun nüfus çekmesi. Ve tabi bu dinamiz sonucu normalin üstünde artan hizmet ihtiyacı. En başta eğitim (okullaşma ve nitelikli eğitim) sonra istihdam ve üretim peşisıra sosyal-kültürel hizmetler. Ve bunlarla birlikte kentsel, fiziksel gereksinimler. Evet dinamizm büyümeyi doğurmakta; kent nüfusal ve fiziksel olarak hızla irileşiyor, büyüyor. Burada hemen belirtmek lazım, kent aynı hızda ve oranda kalkınıyor mu? Keşke evet diyebilsek!

Merkezi ve yerel yönetimler fiziksel büyümeye şehrin dinamizminin hızından daha yavaş bir şekilde katkı sağlıyor. Aslında günü ve görüntüyü kurtarıyor denebilir.

Şehir büyüyor ama şehirlilik geriliyor! Bu kentin yalın gerçeği feodalite! Kısaca köylülük, köylü zihniyet, kaba güç ve biatçı düşünce. Acaba resmi otorite bunun böyle olmasını mı istiyor diye aklıma gelmiyor değil. Öyle ya, özgür bir topluluğu mu yoksa bir iki ağa, kanaat önderi vb kişiyi mi siyasal olarak kontrol etmek, kontrol altında tutmak, hangisi daha kolay?!

Neyse, Urfa GAP nedeniyle de bir cazibe merkezi. İnsanlar ekonomik gerekçelerle de kırsaldan şehre akıyor. Ama GAP projesi hedefinden, amacından uzaklaştırılalı çok yıllar oldu. Tarım planlaması yok, tarıma dayalı sanayi projeleri yok, hayvancılık desen o hiç yok. Zaten GAP'ın belki de en önemli hedefi olan sosyal-kültürel değişim ve dönüşüm planlaması hiç gündeme bile getirilmedi. Halbuki bölgenin geniş, verimli topraklarına Anadolu'nun topraksız köylüleri getirilerek toplumsal kaynaşma (ve böylece terörün istismar ortamını zayıflatma) ve beraberinde kültürel birleşme sağlanacaktı...

 

Urfa garip bir şehir. Emsaline ülkemizde hatta dünyada az rastlanır bir yığın zenginliğin, mirasın üstünde kurulu. Her bir özelliği tek başına şehri de yakın bölgesini de kalkındıracak, iyileştirecek değerde. Mesela Urfa, peygamberler şehri olarak bütün dinlerin ilgi göstereceği inanç turizmi merkezi olabilirdi. Göbeklitepe ile arkeoloji ve tarih turizminin başkenti olabilirdi. Tarımı ile bütün Ortadoğu'yu besleyen bir tarım bölgesi olabilirdi. Gerisini siz sayın...

 

Ama sanki gizli bir el Urfamızı sadece feodalitenin başkenti yapmakta ısrarlı; başarmış da zaten.

 

Neyse, isot ve ciğer kebabı muhabbeti daha ilgi çekici lo...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 63olay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.