Günümüzde hepimiz ahlaki yozlaşma ve toplumsal bozulmadan rahatsızlık duyuyoruz. Neredeyse büyüğünden küçüğüne herkes insanlardan, toplumdan, ülkeden hatta dünyadan şikayet belki de isyan ediyor. Bu durumda can alıcı bir soru ortaya çıkıyor ve cevabını bekliyor: ‘’Peki herkes kötülerden ve kötülüklerden şikayet ediyorsa ‘’Kim bu kötüler ?’’
Herkes dünyanın , insanların iyi olmasını istemekte ve yaşanan olumsuzluklardan, sorunlardan, olaylardan sıkıntı çekmektedir. Kime mikrofon uzatılsa, kime nasılsın diye sorulsa hemen herkes lafı toplumda yaşanan sıkıntılara getirmekte ve bundan dolayı umutsuz olduğunu ifade etmektedir. Bu ve buna benzer can sıkıcı konuşmalara şahit olanlar da o anlatan kişiye hak vermekte , onu desteklemektedir. Sanki herkes kötü de bir tek kendisi iyi demek geliyor içimden. Ya bu dünyada hiçbir iyi haber, gelişme yok mu? Her şey berbat, herkes fena mı? Nedir bu karamsarlık ve umutsuzluk Allah aşkına ?Her ortamda, her mecliste, hele de bugün sosyal medya denilen o büyülü mecrada , hatta kamyon arkası her sözde, her yazıda insanlara, insanlığa , dünyaya kin, nefret ,hakaret var , isyan var, meydan okuma var. En basitinden sitem var, umutsuzluk var, yalnızlık var, insanlardan kaçış var.
Oysa herkes bunu bilmeli ve idrak etmeli ki toplumsal ve küresel huzur insandan, bireyden başlar. Herkes işe önce kendisinden başlamalı, yani ilk evvel kendi nefsini ıslah etmeli, sonra başkasına sorgulayıp yargılamalıdır. ‘’Kendi nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez ‘’demiş büyüklerimiz. Yine bir düşünür bu konuda şu çarpıcı sözü söylemiş:’’ Dünyayı değiştirmek istedim, ömrümü adadım ama anladım ben sadece kendimi değiştirebilirim. ‘’ Yani ahlaksızlıktan, sorumsuzluklardan, vefasızlıktan, nankörlükten, yalandan vs. şikayet edip rahatsız olan herkes işe kendinden başlamalı ve önce kendini düzeltmelidir. Kendisini düzelttikten sonra ailesine, çevresine, ülkesine bir şeyle söyleyebilir, O zaman konuşma hakkı olur .Herkes önce kendi evinin önünü süpürürse mahalle ve şehir zaten temiz olur. Ama maleesef herkes işin kolayına kaçıyor ve sadece oturduğu yerden eleştiriyor. Eleştirmek kolaydır ama iş yapmak, icraat yapmak, alternatif sunmak zordur. Bununla ilgili ibretlik bir hikaye anlatılır. Meşhur bir ressam güzel bir resim yaparak şehrin görünür bir alanında sergiler ve altına şunları yazar: ‘’Yanda bulunan kalemleri kullanarak resim hakkındaki eleştirilerinizi resmin üzerinde gösteriniz. O resmi görenlerin neredeyse tamamı kalemle bir yerleri karaladılar ve o güzelim resim tanınmaz bir hale geldi. Birkaç gün sonra yine o ressam aynı resmi o alana koyarak altına şu notu yazar: ‘’ Gördüğünüz eksiklik nasıl düzeltilir, kalemlerle belirtiniz’’ Resmi ve altındaki notu gören herkes resme hiç dokunmayarak oradan ayrılır ve resme bir çizik bile atılmaz. Yani eleştirmek, laf atmak, dedikodu yapmak kolaydır, önemli olan iş bitirmek, seçenek sunmak kısacası elini taşın altına koymaktır.
İnsanların , ailenin, toplumun, dünyanın düzelmesini samimi olarak istiyorsak önce kendimizi düzeltmeli, insanlara isamimi olarak istiyorsak önce kendimizi düzeltmeli, insanlara iyi örnek olmalıyız. İyi insanlar beklemek yerine kendimiz iyi olmalı ve insanlara iyinin nasıl olduğunu yaşayarak göstermeliyiz. Uzaylılar ya da kurtarıcıların gelip bizi kurtaramayacağını artık anlamalı ve işe Bismillah deyip nefsimizden başlamalıyız.
