Çocukluk insan hayatının en güzel ve tatlı zamanlarındandır. Ömür bir ağaca benzetilir ya işte çocukluk ömür ağacının taze dalları ve budaklarıdır. Ah çocukluk ne şirindir ya! Çocukluk nedir ki? Çocukluk hele de Urfa’da çocukluk…
Yaz kış demeden daha fazla yaramazlık yapabilmek için sabah erken yataktan fırlamak ve arkadaş peşinde gününü gün etmek , doyasıya eğlenmek ve de farkına varmadan ölü gibi yorgunlukla çoğu zaman aç karna kendini yatağa atmaktır.
Çocukluk insan olmanın en saf ve masum hali. Çocuk her yere gider, canının istediği her yerde karnını doyurur , uykusu geldiğinde herhangi bir komşusunun evinde minderde uykuya dalar. Biraz dinlenince tekrar hemen sokağa fırlar ve de oyun oynayan arkadaşlarına seslenir: ‘’Hey! Beni de alın oyuna’’ Oyun durur kısa süreliğine ve yeni oyuncu takviyesiyle devam eder kaldığı yerden. Urfa’da çok değil 15-20 yıl önce çocuklar böyleydi, çocuk olmak böyleydi. Her ev çocuğun evi gibiydi. Her komşu kadın çocukların annesiydi. Her sofra her çocuğa serilirdi hesapsız ve kaygısızca. Ne çok güzellikler kaybetmişiz değil mi? Çocuklar için aile sadece kendi anne babasından ibaret değildi. Urfa’da çocuklar böyle yaşardı, böyle büyürdü. Hayat sokakta yaşanırdı. Kapı arkalarında değil sokağın, meydanın kalbinde yaşanırdı tüm acılar ve de mutluluklar…Urfalı çocukların annesi de ablası da çok olurdu. Herkes birbirini tanır, birbirini tüm kalbiyle severdi. Ah ne güzel günlerdi ah! Çocuklar birbirine darılsa da kısa zaman sonra herkes her şeyi unutur ve tekrar deli gibi oynarlardı. Oyun oynamak için çok malzeme, oyuncak ve paraya ihtiyaç da yoktu. Her sokakta, her arsada, her caddede hemen oyun kurulur ve oyun başlardı. Sonradan gelenler de oyuna dahil edilir, herkes yorulmayana kadar da oyun bitmezdi. Anneler ara ara kendi çocuklarına seslenir , çoğu zaman da çocuğu gelmez , çocuğun dürümü , yemeği diğer çocuklarla yollanırdı. Tabi o dürüm o çocuğa tam ulaşmazdı hiçbir zaman, Herkes birer lokma alır, tadına bakardı.Urfa’da çocuklar ailede şımartılmaz, nazlansa kral muamelesi görmezdi. Birileriyle sorun yaşadıysa kendi başına çözmeye çalışır ve de mutlaka uzlaşmayla hallederdi tüm sorunlarını. Aile olmanın mutluluğunu her çocuk doyasıya yaşardı. Her çocuk ailesine gönülden bağlı olurdu. Anne babası olmayan veya o zamanlar az da olsa boşanan çocuklara da kol kanat gerilir ve onlara da sahip çıkılırdı. Anneler o çocuklara da kucak açardı ve onlar asla dışlanmazdı.
Çocuk olmak, çocuk kalmak, çocuklaşmak…Bunların hepsi de güzel anılar ve duygular. Urfa’da çocuk olmak da eskiden çok daha mutluluk veriyordu. Günümüzde çocuklar sokaktan koparıldı, arkadaşlardan soyutlandı, diğer insanlar ve komşulardan uzaklaşıldı. Artık yaşanmıyor o huzurlu ve güvenli çocukluklar. Sokaklar, çocukların insana pozitif enerji veren şen şakrak seslerinden ve haykırışlarından mahrum artık. Sokaklar gerçek sahiplerini yani çocukları özlüyor, onların oyunlarına tanıklık etmek istiyor. Ailelerin çocuklarını sokaktan zorla eve alması sokakları tebessüm ettiriyor. Adeta sokaklar ve çocuklar gizli bir işbirliği yapmış gibi birbirine bakıyor ve bu ayrılıktan sokaklar da çocuklar da memnun değil. Neyse ki kısa bir ayrılık bu. Sabahın ilk ışıklarıyla tekrar bir araya gelecek sokaklar ve çocuklar. Bunu bilmek sokakları da çocukları da teselli ediyor.Ah çocuklar ne zaman tekrar sokağa koşacaksınız? Ne zaman yine her kapıyı çalıp annelerden yemek, su isteyeceksiniz? Sokaklar mahzun, anneler mutsuz. Gelin artık sizi bekliyor tüm aileler …
