Derya Komşul
Köşe Yazarı
Derya Komşul
 

İnsanı Tanımak

Çok uzun yıllardır insan doğasını tanımak için bilimsel araştırmalar yapılmıştır ve bunun hâlen çözüm bulmadığı dile getirilmektedir. İnsanın, başka bir insanı anlaması; kendisini onun yerine koyması ve empati kurması gerektiği belirtilmiştir. Ve insanın ruhsal olarak yeterli düzeyle olması  gerektiği ve bunu çevresiyle etkileşim halinde olacak şekilde ayarlaması gerektiğini savunmuştur çoğu araştırmacılar. İnsanı ve doğasını tanıma sorununun çözümüne girişmek, son derece büyük bir görevi yüklenmek anlamına gelir. Bu soruna çözüm yolu aramak da, eski çağlardan bu yana kültürümüzün bir amacı durumuna gelmiştir. Bu amaca ulaşmak yalnızca birkaç uzmanla olacak iş değildir. Bilimin gerçek amacı, her insanın insan doğasını tanımasını sağlamaya yönelik çalışmak olmalıdır. Günümüzde, tamamen ayrı olarak yaşıyor olmamız nedeniyle insan doğasını tanıma konusunda yeterli düzeyde bir şeyler bilmiyoruz. Eski çağlarda insanların bugünkü kadar birbirinden ayrı yaşamaları mümkün değildi. Çocukluğumuzun ilk günlerinden bu yana insanlıkla pek az bir ilişkimiz olmaktadır. Aile, bizi başka insanlardan ayırmaktadır. Başka insanlarla yeterince ilişki kurma fırsatına sahip olmadığımızdan onlara düşman oluyoruz. Çocuklarını anlayamadıklarından şikâyet eden ana babaların ve ana babaları tarafından yanlış anlaşıldıklarından sızlanan çocukların şikâyeti kadar yaygın bir şikâyet yoktur. İlk büyük buluş şu olmuştur: Ruhsal hayatı belirleyen en önemli etkenler, ilk çocukluk günlerinde oluşmaktadır. Böylece, ilk çocukluk yıllarındaki hayatları ve tavırları, daha sonraki yaşamda olgun bir insanın tavırları ve yaşantıları ile karşılaştırmak olanağını bulabiliyoruz. Kendimizi, ruhsal hayatın her türlü görünüşü ile özdeşleştirmeliyiz; onu ta içimizde yaşamalı, insanların neşelerine ve kederlerine katılmalıyız. İnsan doğasını bildiğini iddia eden birine, önce kendi üzerinde denemesini önermeliyiz. Ve bir insanı değiştirmek kolay değildir. Ciddi bir şekilde iyimserliği ve sabrı gerektirir; her şeyden çok da böbürlenme duygusunun bir yana atılmasını gerektirir. Çünkü değiştirilecek olan insan, bir başkasının böbürlenmesine vesile olacak bir obje değildir. İnsanlar birbirlerini gerçekten daha iyi anlamış olsalardı, doğal olarak birbiriyle daha iyi geçinirler ve birbirleriyle daha yakın ilişkiler kurabilirlerdi.   Ve son olarak; Bir insan, kendi etkinliğinin kaynaklarını ve ruhunu harekete geçiren dinamikleri belirleyebildiği zaman, kendini tanıma yeteneği daha da artmış olacaktır. İnsan bir kere bunu anladı mı, artık değişmiş ve çok farklı bir insan olmuştur. Ve bilgisinin kaçınılmaz sonuçlarından kurtulması da artık hiç mümkün değildir.
Ekleme Tarihi: 09 Temmuz 2025 -Çarşamba

İnsanı Tanımak

Çok uzun yıllardır insan doğasını tanımak için bilimsel araştırmalar yapılmıştır ve bunun hâlen çözüm bulmadığı dile getirilmektedir. İnsanın, başka bir insanı anlaması; kendisini onun yerine koyması ve empati kurması gerektiği belirtilmiştir.

Ve insanın ruhsal olarak yeterli düzeyle olması  gerektiği ve bunu çevresiyle etkileşim halinde olacak şekilde ayarlaması gerektiğini savunmuştur çoğu araştırmacılar.

İnsanı ve doğasını tanıma sorununun çözümüne girişmek, son derece büyük bir görevi yüklenmek anlamına gelir. Bu soruna çözüm yolu aramak da, eski çağlardan bu yana kültürümüzün bir amacı durumuna gelmiştir.

Bu amaca ulaşmak yalnızca birkaç uzmanla olacak iş değildir. Bilimin gerçek amacı, her insanın insan doğasını tanımasını sağlamaya yönelik çalışmak olmalıdır.

Günümüzde, tamamen ayrı olarak yaşıyor olmamız nedeniyle insan doğasını tanıma konusunda yeterli düzeyde bir şeyler bilmiyoruz. Eski çağlarda insanların bugünkü kadar birbirinden ayrı yaşamaları mümkün değildi. Çocukluğumuzun ilk günlerinden bu yana insanlıkla pek az bir ilişkimiz olmaktadır. Aile, bizi başka insanlardan ayırmaktadır.

Başka insanlarla yeterince ilişki kurma fırsatına sahip olmadığımızdan onlara düşman oluyoruz. Çocuklarını anlayamadıklarından şikâyet eden ana babaların ve ana babaları tarafından yanlış anlaşıldıklarından sızlanan çocukların şikâyeti kadar yaygın bir şikâyet yoktur.

İlk büyük buluş şu olmuştur: Ruhsal hayatı belirleyen en önemli etkenler, ilk çocukluk günlerinde oluşmaktadır. Böylece, ilk çocukluk yıllarındaki hayatları ve tavırları, daha sonraki yaşamda olgun bir insanın tavırları ve yaşantıları ile karşılaştırmak olanağını bulabiliyoruz.

Kendimizi, ruhsal hayatın her türlü görünüşü ile özdeşleştirmeliyiz; onu ta içimizde yaşamalı, insanların neşelerine ve kederlerine katılmalıyız.

İnsan doğasını bildiğini iddia eden birine, önce kendi üzerinde denemesini önermeliyiz. Ve bir insanı değiştirmek kolay değildir. Ciddi bir şekilde iyimserliği ve sabrı gerektirir; her şeyden çok da böbürlenme duygusunun bir yana atılmasını gerektirir. Çünkü değiştirilecek olan insan, bir başkasının böbürlenmesine vesile olacak bir obje değildir.

İnsanlar birbirlerini gerçekten daha iyi anlamış olsalardı, doğal olarak birbiriyle daha iyi geçinirler ve birbirleriyle daha yakın ilişkiler kurabilirlerdi.

 

Ve son olarak;

Bir insan, kendi etkinliğinin kaynaklarını ve ruhunu harekete geçiren dinamikleri belirleyebildiği zaman, kendini tanıma yeteneği daha da artmış olacaktır. İnsan bir kere bunu anladı mı, artık değişmiş ve çok farklı bir insan olmuştur. Ve bilgisinin kaçınılmaz sonuçlarından kurtulması da artık hiç mümkün değildir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 63olay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.