Türkiye'nin tarih ve kültür mirasının kalbi Şanlıurfa, bugünlerde hak ettiği hizmetten ve ilgiden yoksun bir şehir görünümü veriyor. Ankara, İstanbul, İzmir gibi metropoller mega projelerle, akıllı şehircilik hamleleriyle geleceğe koşarken, Şanlıurfa sanki zamanın gerisinde kalmış gibi. Şehrin sokaklarına, caddelerine, kısacası her köşesine yansıyan bu hizmet yoksunluğu, vatandaşların duyduğu derin hayal kırıklığının en somut göstergesi.
Şanlıurfa'da yaşayan bir vatandaşın en temel şikayeti, şehirde ne yazık ki vizyoner projelerin olmaması. Diğer büyük şehirlerde metro hatları, modern kentsel dönüşüm projeleri, teknoloji ve sanayi parkları birbiri ardına yükselirken, Şanlıurfa'da bu türden büyük ölçekli yatırımlara rastlamak adeta imkansız. Bu durum, sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda şehrin potansiyelini heba eden bir gidişatın da habercisi. Genç nüfusun iş bulma umuduyla başka şehirlere göç etmesi, bu projelerin eksikliğinin en acı sonuçlarından biri.
Ancak sorun sadece büyük projelerin yokluğuyla sınırlı değil. Şehrin asıl kanayan yarası, belediyecilik hizmetlerindeki büyük aksaklıklar. Sosyal belediyecilik, altyapı çalışmaları ve temel hizmetler, birçok vatandaşın beklentisinin çok altında. Kaldırımlar, yollar, parklar... Hepsi bu yetersizliğin sessiz tanıkları. Vatandaş, en temel sorunları için dahi muhatap bulamıyor, belediye başkanlarına veya ilgili birimlere ulaşmakta büyük zorluklar çekiyor. Bu iletişim kopukluğu, yönetim ile halk arasındaki güven bağını zedeliyor ve sorunların çözümsüzlüğünü derinleştiriyor.
Şanlıurfa halkı sabırlı ve kadirşinas bir halktır, ancak sabrın da bir sınırı var. Sokaklarda biriken çöpler, bozulan yollar, yetersiz sosyal donatılar, kentsel estetikten uzak mahalleler... Tüm bunlar, halkın duyduğu öfkenin ve şikayetin somut nedenleri. Bu durum, Şanlıurfa'nın sadece mevcut sorunlarını çözmekle kalmayıp, aynı zamanda halkın beklentilerini karşılayacak bir vizyon ortaya koyması gerektiğini gösteriyor.
Şanlıurfa'nın yöneticileri, şehri sadece bugünle değil, yarınla ve gelecekle düşünmek zorundadır. Dev projeleri hayata geçirmek, sadece bütçe meselesi değil, aynı zamanda bir cesaret ve vizyon meselesidir. Vatandaşların beklentilerini kulak ardı etmek, şehrin geleceğini riske atmaktır. Şanlıurfa'nın bu gidişatını değiştirmek, artık sadece bir dilek değil, acil bir zorunluluktur. Aksi takdirde, bu kadim şehir, büyük potansiyeliyle birlikte tarihin sayfalarında, hizmetten yoksun bir şehir olarak anılmaya devam edecektir.
